Artık aile de koruma altında

"Onunla yeniden evlenmeyi kabul ettiği için yaşadığı pişmanlık bir yana, tekrar boşanıncaya kadar geçecek sürede dayaktan ve hakaretten nasıl kurtulacağını düşünüyordu şimdi. Nasıl da yanılmıştı? Tüm hataları kabul ettiğini yeniden bir araya gelmek istediğini söylediğinde, çocuklarını da düşünerek ona inanmak istemişti. Ama kabus yeniden başlamış, bir ay kadar süren sessizlik yerini bir cinnet fırtınasına bırakmış ve en kötüsü araya girmek isteyen küçük oğlu da dayaklardan nasibini almaya başlamıştı. Birlikte yaşadıkları evden başka gidecek yeri olmadığından uzaklaşmasına da olanak yoktu.

En son dayak olayından sonra 15 gün iş göremez raporu alındığında karakola başvurmuş, polislerin başvuru tutanağını düzenledikten sonra "aile içi bir meseledir" , "kocadır, sever de ..." türünden yaklaşımları karşısında çaresizliği bir kat daha artmıştı ki, yeni bir yasanın çıktığını öğrendiğinde soluğu bir yakının önerdiği avukatın yanında aldı."

AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUN YÜRÜRLÜKTE
14.01.1998 tarihinde kabul edilen ve 17.01.1998 tarihli 23233 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak bu tarihte yürürlüğe giren 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun iki yürürlük maddesi de dahil olmak üzere toplam dört maddeden oluşuyor. Kısa oluşu nedeniyle bazı bölümlerini aynen aktararak değerlendirmekte yarar umuyoruz.

Madde-1 "Türk Kanunu Medenisinde öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Savcılığı'nın bildirmesi halinde, Sulh Hukuk Hakimi resen meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da bir kaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başkaca tedbirlere de hükmedebilir."
Eşlerle ilgili olarak boşanma veya ayrılık davaları içinde verilebilecek tedbirlerden ayrı olarak evlilik birliğinin devamı içinde de aşağıda açıklanacak tedbirlerin alınabilecek olması oldukça önemli bir gelişmedir.
Bu noktada Cumhuriyet Savcılığı'nın bildirmesiyle Sulh Hakiminin resen karar verebilecek olması da, mahkemeye başvurmasının fizik koşulları bulunmayan şiddete uğramış aile bireylerinin de, karakoldaki başvurularının Savcılığa intikaliyle bu yasanın korunmasından yararlanmanın önünü açıyor.
Sulh Hakiminin hükmedebileceği tedbirler;
Kusurlu eşin:

  • Diğer eşe ve çocukları veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
  • Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer eşe ve varsa çocuklara tahsisi ile diğer eş ve çocukların oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,
  • Diğer eşin, çocukların veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,
  • Diğer eşin, çocukların veya aynı çatı altında yaşayan aile bireylerini iletişim vasıtalarıyla rahatsız etmemesi,
  • Varsa silah ve benzeri araçlarını zabıtaya teslim etmesi,
  • Alkollü veya uyuşturucu bir madde kullanılmış olarak ortak konuta gelmemesi veya ortak konutta bu maddelerin kullanılmaması'ndan oluşuyor.
Yasaya göre, Sulh Hakiminin yukarıda sayılan hükümlerin uygulanması amacıyla vereceği tedbir kararının süresi altı ayı geçemez ve ancak alınan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hürriyeti bağlayacağı cezaya da mahkum edileceği tedbir kararıyla birlikte kusurlu eşe ihtar olunur. Tarafların sosyal yaşam düzeyine göre bu süre içinde tedbir nafakasına hükmedilebileceğinin belirtildiği 1'inci madde içinde şiddete uğrayabilecek taraf olarak "diğer eş,çocuklar ve aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireyleri" gösterilmekte, ancak şiddet uygulayabilecek taraf ise sadece"kusurlu eş" denilmekte ve bu şekilde sınırlandırılmaktadır.
Oysa ülkemizin sosyal yapısı göz önünde bulundurulduğunda, birkaç çekirdek ailenin bir arada olduğu kalabalık ailelerde kayınpederin, kayınvalidenin, kayınbiraderin, amcanın, yeğenin şiddete uğrayan "diğer aile bireylerine" ya da çekirdek aile de olsa çocuğunun şiddetine uğrayan anne ve babalara rastlamak hiçte zor değildir. Dolayısıyla yasanın dilinde şiddeti uygulayabilecek taraf olarak sadece "kusurlu eş" kavramına ver verilmesi, yasanın amacının tam anlamıyla gerçekleşmesini sağlamaktan uzaktır.

Yasanın ikinci maddesi uyarınca; tedbir yoluyla kararına hükmeden , Sulh Hakiminin kararın bir örneğini Cumhuriyet Savcılığı'na iletmesiyle,
Savcılık kararın uygulanmasını kolluk kuvvetleri aracılığıyla izler. Uyulmama halinde kolluk ayrıca bir başvuruya gerek olmadan resen soruşturma yaparak evrakı Savcılığa intikal ettirir ve Sulh Ceza Mahkemesi'nde kamu davası açılır. Suçüstü hükümleri uyarınca yapılacak yargılama ile de eylemi başka bir suç oluştursa bile "koruma kararına aykırı davranan eşe ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezası hükmolunur."

"Kol kırılır, yen içinde kalır." atasözüne kuvvetle bağlı kalarak, aile içi şiddeti sessiz sedasız sineye çeken, Türk halkı, artık en azından yasal düzenleme yoluyla (uygulamanın ne gibi sorunlar doğuracağını zaman içinde göreceğiz) "yenini" yırtma olanağına kavuştu.



Av. Ahmet ÇOBAN


İlk Karar Ankara'dan

4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kapsamında ilk tedbir kararını Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi verdi. Hakim Şah İsmail Bilgin tarafından verilen kararla yasanın uygulanmasının da önü açılmış oldu. Ancak bizzat kararı veren Hakim Bilgin'in ifade ettiği gibi, tedbir kararlarının uygulanabilmesini sağlayacak resmi ve sivil toplum örgütlerinin oluşturulması ve varolanların da yasanın uygulanmasında aktif rol alabilmeleri gerekiyor.

Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 1998/29 D.iş sayılı 13.02.1998 tarihli kararın hüküm fıkrasının özeti şöyle;

"Kusurlu eşin:
a) Tedbir isteyen eşe veya çocuklarına karşı veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerine karşı şiddet veya korkuya yönelik davranışlarda bulunmaması,
b) Karşı yanın müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin tedbir isteyen eşe ve çocuklarına tahsis edilmesi, karşı yanın tedbir isteyen eşin ve çocukların oturmakta eve veya işyerlerine yaklaştırılmamasına,
c) Tedbir isteyen eşi, çocukları veya aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerini iletişim araçları vasıtasıyla rahatsız etmemesine, eşyalarına zarar vermemesine,
d) Varsa silah ve benzeri araçlarının zabıtaya, karşı yan tarafından teslim edilmesine,
e) Hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağının ve hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edileceğinin karşı yana ihtar edilmesine"

Tabii bu olayda, aleyhine tedbir kararı verilen kusurlu eşin astsubay olması nedeniyle tedbir hükümlerinden "silahın zabıtaya teslim edilmesine" ilişkin kısmın nasıl uygulanacağı sorusunun cevabını ise kimse veremiyor.